18 Eylül 2015 Cuma

ALIŞKANLIK (HABİT)


Alışkanlık; huy, bağımlılık gibi bir şeyi sürekli yapma istediğidir. Birçok alışkanlık olabilir, bu alışkanlıklar insandan insana değişebilir. Alışkanlıklar farklı türlerde olabilir. Fiziksel-bedensel olarak zararlı alışkanlıklarımız olabilir; tütün ürünleri, alkol, vs. bu alışkanlıklardan kurtulmak için başka bir sağlıklı alışkanlık yapabiliriz, mesela yürüyüş, spor, müzik aleti çalmak, müzik dinlemek, kitap okumak gibi iyi alışkanlıkla kötü alışkanlığımızdan uzak durabiliriz. Kendimizi kontrol ederek tüm kötü alışkanlıklardan kurtulabiliriz. Alışkanlık deyince çoğunluğun aklına kötü alışkanlıklar gelse de iyi alışkanlıklar da çok vardır. Kitap okumak, çiçek büyütmek, yürüyüş yapmak, müzik dinlemek bunlar iyi alışkanlıklardır. Mesela sevmek de bir alışkanlıktır. Fazla sevmek yada az sevmek size kalmış tabi. Yalnızlık da bir alışkanlıktır mesela, bunu ilk defa dün duydum. Yalnızlığa alışmak diye bir alışkanlık da varmış. Belkide bende, belkide sizde yalnızlığa alıştık ama farkında değiliz. Bilmediğimiz, duymadığımız yada adını koyamadığımız birçok alışkanlık var hayatımızda. Bu arada eski kafalı olmak da bir alışkanlıktır; ben buna kötü alışkanlık diyorum. Eski düşünüp at gözlüğü takmak, yanlış anlamak, yalan söylemek, kötü söz söylemek, kalp kırmak, ön yargı gibi kötü alışkanlıkları da unutmamak gerek. Bu kadar çok güzel şeyler varken hayatta, neden kötü alışkanlıklar ediniyorlar anlamıyorum. Kötü alışkanlıklar insanı daha çok sinire, strese sürükleyebilir ama iyi alışkanlıklar insanı mutlu edip hayatınıza güzellikler katabilir. Hayatınızdaki sizi sinir ve strese sürükleyen alışkanlıklardan vazgeçip güzel alışkanlıklar edinme vaktiniz gelmedi mi?

16 Eylül 2015 Çarşamba

MESLEK (JOBS-PROFESSİON)


Meslek; insanın hayatı boyunca yapacağı, seçtiği, başarılı olduğu bir iştir. 600 civarı meslek var. 600 meslekten hangisini yapacağına karar vermek gerçekten çok zor. Bende çok düşündüm, bu karar aşaması ve kararsızlık o kadar kötü bir duygu ki anlatamam. Bir meslek seçerken en önemli kriteriniz o mesleği sevmenizdir. Bir işi ne kadar çok severseniz; o işte o kadar başarılı olursunuz. Sevmediğiniz bir mesleğiniz varsa eğer ömrünüz boyunca pişman olursunuz. Bu kararı alırken; yeteneğinize, sevginize, ilginize, bilginize, ideallerinize göre karar verilmeli. Görüyoruz ki işini severek yapanlar kadar sevmeden, zorla yapanlar da var. Sevmeyince o meslek çekilmez olur, gün bitmek bilmez, işkence gibi gelir, kazandığın paranın bir önemi olmaz ve seni mutlu etmez. Size işkence gibi gelen bir işi ne zamana kadar yapabilirsiniz? Bir işkenceyi kaç gün çekebilirsiniz? Bir mesleği; ailem istiyor, çok para kazandırıyor, arkadaşlarım öneriyor gibi sebeplerle seçerseniz ömrünüz boyunca pişman olursunuz.Maddiyattan çok maneviyata bakın. Hayatta her şey maddiyatla olmuyor, sevgi maddiyatla birlikte gelmiyor. Sevmediğiniz işi yapıp çok kazanacağınıza; sevdiğiniz işi yapıp mutlu olun az kazansanız da. Hayat işkenceye katlanmak ve pişman olmak için çok kısa. Sizin de sevdiğiniz, yaparken mutlu olduğunuz, yeteneğinizin olduğu şeyler mutlaka vardır; bunu sizin keşfetmeniz ve kendinizde bulmanız gerek sadece. Mutlu olacağınız ne varsa yapın. Hayat üzülmeniz ve pişman olmanız için fazla kısa. Mutlu olun...

15 Eylül 2015 Salı

UMUT (HOPE)


Umut; yaşamayı devam ettirmek için gereken bir duygu. Umutsuz insan, yaşama olan sevgisini kaybetmiştir. Tüm dünyası başına yıkılan birisi umutsuz olur ancak. Umut her gece biter ve güneşin doğmasıyla yeniden doğar hayata. En sevdiğin bir şeyi kaybettiğinde biter mesela umut, veya bir şeye sahip olamadığında umut biter. Her gün bir sürü hayal kurarsın, gerçekleştirmek için ömrünü adarsın ve bir bakarsın birisi senin hayaline hiç çaba göstermeden sahip oluyor; işte o zaman umut biter. Umut bittiğinde hayatın maviden siyaha doğru koyulaşır. Siyah umutsuzluğun rengidir; hayatının kararmasıdır. Hayallerin yıkılmıştır, umut bitmiştir, siyaha yolculuğa başlamışsındır. Umutsuzluk deyince aklıma Cem Adrian ve Aylin Aslım'ın 'Herkes gider mi?' şarkısının bir sözü gelir: 'Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.' bu umutsuzluğun şarkısı bence. Şarkı mükemmel ama umut yok şarkıda. Bu şarkı bana umutsuz zamanımda güç verir, umutsuzluğa kapıldığımda dinlerim. Şarkı umutsuzluğu anlatsada siz bu kadar umutsuz olmayın. Güneşin doğuşuyla dünyaya umudun her gün yeniden geldiğini unutmayın. Umut hiç bitmez; bir kuş sesinde umudu bulabilirsin bazen, bazense bir bebeğin gülüşünde, bazen gecenin ıssızlığında umudunu toplarsın. Umudun tükenebilir ama umut bir günde yerine gelebilir. Dünkü yazımda yalnızlıktan bahsetmiştim, sanırım yalnızlığı tedavi etme yollarından birisi de umut. Umutsuzluk da yanında yalnızlığı getirir yani. Umudunuzu hiç kaybetmeyin demiyorum, hayat bu kaybedersiniz ama yeni günle birlikte yeni hayalleriniz olsun diyorum, hayaller de yanında umudu getirecektir. Ölmediğimiz her gün yeni bir umutla yaşarız. Çünkü bir umuttur yaşamak. Umut her zaman bir yerde vardır. Çünkü: ''Tüm dünya 'vazgeç' dediğinde UMUT fısıldar; Bir kez daha dene! ''

14 Eylül 2015 Pazartesi

YALNIZLIK (LONELİNESS)


Yalnızlık; kendi içinde bir dünya oluşturmak. Başrol de yardımcı oyuncu da yönetmen de tüm kadro sensin bu dünyada. Yalnızlık; etrafındaki kişilerin az olması, ailenin olmaması, fazla arkadaşın olmaması değil bence. Yalnızlık; seni anlayan insanların olmamasıdır. Çevrende çok fazla kişi olabilir, yüzlerce arkadaşın veya akraban olabilir ama senin anlayan birileri yoksa etrafında sen yalnızsın demektir. Hayattaki en kötü duygulardan biri anlaşılmamak. Bazen kalabalığın ortasında yalnız kalırsın, bazen gerçekten kimsen yoktur. Bir şarkının sözleri seni anlatıyorsa ve o şarkıda kendini buluyorsan, duygusallaşıyorsan, dalıp gidiyorsan; yalnızlık elinden tutmuş demektir. Kendini boşlukta buluyorsan, kendinle fazla konuşuyorsan, her şarkının sözlerine takılıp kalıyorsan; yalnızlar kervanına katılmışsındır. Yalnızlık sanırım tedavisi uzun süren bir çeşit hastalık. Bu hastalık seni gerçekten anlayan biriyle karşılaşınca bitiyor, bir çeşit tedavi. Ama unutmamak lazım dünyada bu hastalığa yakalanan çok kişi var. Yalnızlığı bazıları sevgilisi, eşi vs. olmamak gibi tanımlayabiliyor. Bence bu çok yanlış çünkü yalnızlıktan hemcinsinden biri sayesinde de kurtulabilirsin. Bazen yalnızlığı sokak çocuklarının bakışlarında bulursun, bazense kalabalık bir caddede, bazense çok arasın ama bulamazsın. Yalnızlık kolay elde edilebilen bir şey değil, bazıları asla sahip olamaz. Yalnızlığın da kıymetini bilmeli insan. Yalnızlık bazen kendini tanımanı sağlar, bazen de yeni bir benlik oluşturur sana. Aslında bir çeşit hastalıktan ziyade bir duygu olarak da düşünülebilir. Bir gün kendini yalnız hissederken diğer gün yalnız hissetmemeye biliyorsunuz. Anlık bir duygu gibi de düşünülebilir. Bir şarkı sayesinde de yalnızlıktan kurtulabilirsin, bir kişi sayesinde de. Çok büyütmemek lazım, her şey geçer gider; yalnızlık bile. Amansız bir hastalık değil ya. Yalnızlıkla bile mutlu olabilir insan, mağlum insanlara da pek güven olmuyor bu aralar. Cemal Süreya'nın dediği gibi: 'Yalnızlığı soruyorlar; yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.'

13 Eylül 2015 Pazar

BİR HAFTA (ONE WEEK)


Bloglarımı okuyan herkese sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün blog sayfamı açmamın 1. haftası. Bir haftada 8 yayın yaptım ve tahmin ettiğimden daha çok okundu. Her okuyucuyla birlikte bir kez daha seviniyorum. Blogger.com'a kayıt olma nedenimden bahsedeyim bugün size. Ben yazmayı ve okumayı çok seviyorum. Okudukça yazasım, yazdıkça okuyasım geliyor. Küçük çapta yazılar yazıyordum ama yayınlamıyordum, artık yayınlama vaktinin geldiğini düşündüm ve bu sayfayı açtım. Sayfamda her türden yazmayı düşünüyorum. Makale tarzında değil de sohbet, deneme tarzında yazıyorum çünkü kendi görüşlerimi yazıyorum. Aklıma ne gelirse sizinle paylaşıyorum yani. Siz de benim yazılarımı okuyorsunuz, umarım yazılarımı beğeniyorsunuzdur. Okuduğunuz her yazım için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim, hepinizi seviyorum. Yazmamı istediğiniz bir konu, başlık var ise bu gönderinin altına yorum yazabilirsiniz.


12 Eylül 2015 Cumartesi

SEVGİ (LOVE)


Sevgi deyince hemen aklınıza aşk gelmemeli. Aşk ve sevgiyi birbirine karıştırmayalım. Aşk; birine karşı duyulan doğun sevgidir. Sevginin ise türleri vardır; kardeşçe sevgi, anaç sevgi, öz sevgi, ilahi sevgi... Herkes ayrı şeyleri sevebilir. Bir hayvanı, bir çiçeği, bir eşyayı; bir insandan daha çok sevebilirsiniz. Çünkü bazı insanlar menfaatleri için sever bazılarıysa gerçekten yürekten sever. Sevin; hayatı, doğayı, çiçeği, böceği, hayvanları, sevebileceğiniz her şeyi sevin. Birinin sizi sevdiğinden emin olamazsınız ama kendi sevginizden emin olabilirsiniz. Bir köpek sahibini, iki insanın birbirini sevmesinden daha gerçek sevebilir. Emin olamazsın kimsenin sevgisinden. Seviyorum der inanırsın ama sevgi bir kelime kadar kolay bir şey değildir. Sevgi emek ister, sevgi yürek ister, sevgi karşılık ister. Birini sevdiğine inanırsın, bir gün seversin, ikinci gün sevemezsin. Sevmek için en çok da zaman gerekir. Tanıdıkça seversin, anladıkça seversin, hissedince seversin... Bir bakışta olacak şey değil bu. Sevmek alışmayı da getirir yanında. Sevdiğin bir şeye zamanla alışırsın ve onu kaybedersen yıkılırsın. Sevmek bazen yıkıcı da olabiliyor. Sevdiğine dikkat etmen lazım, koruman lazım, saklaman lazım. İçinde bu duyguyu büyütmek lazım; büyüttükçe yıkılması zorlaşır çünkü. Bir çiçek alırsın, çok beğenirsin, hep böyle güzel kalsın istersin, aslında güzel kalması senin elindedir. Emek ister çiçek; sularsın, büyütürsün, ilgilenirsin. Sevgi çaba gerektirir. Çiçeğin ilk günkü gibi kalmasını istiyorsan çaba sarf etmelisin. Sen ona ne kadar emek verirsen, o da karşılığını verir. Konu çiçek değil, sevdiğiniz her şeyde bu geçerlidir. Konu çiçek değil; sevginin emekle büyümesi. Sevgi ve aşkı karıştırmayın lütfen. Aşk; sevginin küçük bir dalı sadece. Sevgi dünyadaki her şeye karşı duyulabilir, aşk öyle değildir. Sevgi; şefkat, merhamet, duygu, kalp, zaman, en çok yürek ister. Sevebileceğiniz her şeyi sevin. Sevilmekten güzeldir;sevmek. Kendi sevginizden emin olabilirsiniz sadece...Sevin.


11 Eylül 2015 Cuma

ÖN YARGI (PREJUDİCE)


Ön yargı; tek taraflı olmak, bir şeyi koşulsuz taraf tutarak desteklemek ve öznel olmaktır. Ön yargı bir konuda tamamen bilgi sahibi olmadan yargılamaktır. Ön yargı kesinlikle iyi bir düşünce olarak düşünülmemelidir. Çünkü ön yargı egodan beslenir ve sadece öznellik içerir. Beynin ve düşüncelerin at gözlüğü takmış halidir ön yargı. Adaletsizliktir. Aklımızda kurduğumuz ve düşündüğümüz şeye kesin olarak inanmaktır. Bazen gözle gördüğümüz şey bile yanlıştır. Bir insana bir görüşte veya bir bakışta ön yargılı olabiliyoruz. Egonun ve bencilliğin birleşimi gibi düşünebiliriz bunu. Ön yargılı bir insan ilkel bir insan değildir. Hislerimiz, duygularımız, düşüncelerimiz her zaman doğru olmak zorunda değildir ve doğru olmaması bizi küçük düşürmez. Bizi küçük düşüren şey ön yargılı olup her şeyi gerçek gibi görmektir. İnsanları veya başka şeyleri ilk görüşte yargılamayın. Din, dil, cinsiyet, ırk, renk ve fiziksel görünüşlerine bakara yargılamak kesinlikle haksızlıktır, adaletsizliktir. Biri erkek olduğu için her şeyi yapabilme hakkına sahip değildir; biri de kız olduğu için susmamalıdır. Bir insan çok zayıf da olabilir, çok kilolu da olabilir. Kiloya bakarak insanlar yargılanamaz, davranışlar değiştirilemez. Her insanın bir hastalığı, bir sorunu olabilir. Bir kişi kel diye dalga geçilemez çünkü o kişi kanser olabilir. İnsan biraz bu ön yargı konusunda düşünceli olmalıdır. Hareketlerine dikkat etmeli ve ayrım yapmamalıdır. Kişisel arası ayrım yapmak demokrasiye de aykırıdır ve bu davranış insanları üzebilir, kırabilir. Siz birine kötü davranıp ayrımcılık yaptığınızda o kişinin duygularını bilemezsiniz, belki de ayrım yaptığınız kişi bu yüzden hayata küsebilir. Her insan aynı haklara sahip doğmuştur ve kimsenin kimse üzerine bir üstünlüğü asla yoktur. Kendini büyük ve üstün görmek yani kibirlenmek egoyu besler. Egolu insan bencildir, kendinden başkasını gözü görmez. Unutmayalım ki hepiniz aynı doğduk ve kimsenin kimseye üstünlüğü yok. Kibirden, egodan, bencillikten, ön yargıdan uzak duralım. Bu kavramlar sizi toplumdan dışlar ve yalnızlığa sürükler. İnsanlara karşı sevgi ve saygıyla davranırsak ön yargıdan uzak dururuz. Einstein'ın dediği gibi: '' İnsanların ön yargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan zordur.'' Ön yargılarınızı atomlarına ayrıştırın. :)


10 Eylül 2015 Perşembe

OKUMAK (READ)


Okumak nedir? Okumak; kendini geliştirmektir, ilerlemektir, ufkunu geliştirmektir, dünyaya başka bir gözden bakmaktır, hayal kurmaktır, hayatını yönlendirmektir. Okumak derken kitap, gazete, dergi gibi bilgi veren yazılardan bahsediyorum. Bir ülkede kitap okuma/ okur-yazarlık oranı ne kadar yüksek ise o ülke o kadar gelişmiş demektir. Ülkemizde kitap okuma oranı gerçekten çok düşük. Batının iyi veya kötü her yönünü örnek almaya çalışıyorlar fakat batının kitap okuma alışkanlığını örnek almıyorlar nedense. Batının kötü alışkanlıklarına değil okuma alışkanlığına özenelim biraz da. Kitap okumayan bir toplum; hayata at gözlüğüyle bakan bir toplum demektir. Kitaplar size olanı değil olması gerekeni gösterir. Okumak; cahil bir toplumun en korktuğu şeydir. Çünkü okumak; cahilliğe zarar verir. Bir kitap sizin hayatınızı değiştirebilir, bir kitap sizin hayata bakışınızı değiştirir ve sizi yönlendirir. Ayrıca kitaplar hayal kurma yeteneğinizi de geliştirir. Gördüğünüz gibi kitap okumanın çok fazla iyi yönü var ve hiçbir kötü yönü yok. Toplumumuzun, ülkemizin gelişimi ve aynı zamanda kişisel gelişimimiz için okumalıyız. Ne okuduğumuz, hangi konuda okuduğumuz hiç önemli değil. Önemli olan sadece okumaktır. Zaten okumaya başladığınızda, okumanın ne kadar güzel olduğunu anlarsınız ve okumayı alışkanlık haline getirirsiniz. Okuyalım/ okutalım, öğrenelim/ öğretelim. Okumak cahilliğe zarar verir ve okumak hayatın kendisidir.


9 Eylül 2015 Çarşamba

BARIŞ (PEACE) !!!

Bugünlerde ihtiyacımız olan yegane şey: Barış. Kırıp dökmekle, yakıp yıkmakla da barış olmuyor. Savaşın tüm dünya üzerinde bitmesine ihtiyacımız var. Barışla birlikte hayatımıza mutluluğunda gireceğine inanıyorum. Bir arkadaşımızla bile tartışıp konuşmayınca insan kendini kötü hissederken veya birine bir şey olunca canı acıyınca bile insanın içi sızlıyor iken, dünyada savaşın olması çok saçma. Neyi ayıp veremiyor bu millet, neyin savaşı neyin kavgası bu? Bu sorunun cevabının 'doyumsuzluk, yetinmeyip daha iyisini istemek' olduğunu düşünüyorum. Mesela neyi bir şey alınca seviniyoruz fakat birinden daha iyisini görünce o sevinçten eser kalmıyor. Çoğu insan hayatındaki sahip olduğu şeylerle yetinmiyor. Her zaman daha iyisini, daha güzelini, daha pahalısını istiyor. En yenisini alıyor biraz zaman geçiyor sonra daha iyisi çıkıyor (teknoloji sağolsun) bu sefer en yenisini istiyor. İnsanoğlu kısacası doymak nedir bilmiyor. Bana göre ileri teknoloji bizi doyumsuz yapıyor. Yani bu barış konusundaki görüşüm şöyle; doyumsuzluk savaşı gerektiriyor ve insan elindekilerin değerini bilirse barış olur diye düşünüyorum. Barış konusunda insanlık ve dünya kötüye gidiyor. Tam barış sağlandı dünyada derken yeni bir savaş, tartışma veya ölüm oluyor. Anlayacağın barış tüm dünyada hiç tam anlamıyla sağlanamıyor. Bir de barış olamamasının diğer nedeni; insanların birbirine saygı duymaması. Saygı ve sevginin birleşimi barışı gerektirir. Sizde belki farkında olmadan saygısızlık yapıyor olabilirsiniz. Barış için yapmanız gereken ise insanlara sevgi beslemeniz, saygı duymanız ve sahip olduklarınızın değerini bilmek. Barış istiyorsanız eğer; barış için elinizden geleni yapmalısınız. Geçti ama 1 Eylül Dünya Barış Gününüz Kutlu Olsun. Benjamin Franklin'in sözü ile bitiriyorum: ''Savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz!''

8 Eylül 2015 Salı

BİR ŞEY YOK PAYLAŞACAK, ACIDAN BAŞKA

 Şehit haberlerinin eksik olmadığı günlerden birinden merhaba. Dün Dağlıca'dan gelen 16 şehit (kesin bilgi verilmiyor) üstüne bugün de Iğdır'dan gelen şehit haberleriyle uyandık. Gün bizde hiç aydın olmuyor bugünlerde. Gün aydın değil, gün simsiyah. Uyanınca şehit haberi almak gününüzü üzgün geçirmek için gerçekten yetiyor. Iğdır'da şuan için 15 şehit olduğunu öğrendik ve bu sayılar gittikçe artmaya devam ediyor. Sayısız şehit ve buna dur diyemeyen sayısız şahit var. Biz millet olarak sadece acımızı paylaşabiliyoruz, buna dur diyoruz ama durduramıyoruz. Buna durdurabilecekler devlet büyükleri ve cesur Mehmetçiklerdir. Bir yanda 'şehadet' diğer yanda ihanet. Sağ olsun film gibi seyrediyor millet. Hiç değilse biraz farkındalık yaratalım. Biraz duyarlı olalım, şehit annelerinin feryatlarını duyalım, babalarının sızısını anlayalım. Ambulans sesi bile duyduğunda içi ürperen anneye 'oğlun şehit oldu' nasıl denir ki? Hangi yürek buna dayanır, hangi can bunu söyleyebilir? Ne çok hüzün döktün eylül, yaprak yaprak... 
 Terörü yapana,
 terörü destekleyene,
 terör üzerinden siyaset yapana,
 LANET OLSUN!
                                                   Gün kara,
                                                   gün acı,
                                                   gün buruk,
                                                   ama asla aydın değil! 
                                                                                         Kaç çocuk yapmak lazım şimdi?
                                                                                         Kaçı erkek kaçı kız olsun?
                                                                                         Kızların kaçı tecavüze uğrasın, sussun?
                                                                                         Erkeklerin kaçı şehit olsun da 
                                                                                         Vatan sağ olsun?





7 Eylül 2015 Pazartesi

LİDERİMİZİ ÖZLÜYORUZ

Okuduğum bir bilgiye göre 500 yılda bir lider doğuyor. Liderimiz Atatürk'tü. Bir subay şehit oldu diye ''Menemen'i yakın'' diyen Mustafa Kemal'i özledim. Şimdi ise onlarca, yüzlerce Mehmetçik şehit oluyor ama milletimizin sesi çıkmıyor. Bugünlerde sürekli milletimiz için üzücü haberler alıyoruz, her geçen gün daha çok Mehmetçik şehit oluyor. Vatan sağ olsun diyoruz ama artık vatan değil 'Mehmetçiklerimiz' sağ olsun. Her gün haberlerde, sosyal medyada bu üzücü haberleri görüyoruz fakat bu olayları görüp üzülmeyenler bile var. Biz de elimizden geldiğince sosyal medyada bu haberleri paylaşıyoruz, üzüntümüzü paylaşıyoruz. Bu haberleri duymayan da var duyup görmemezlikten gelip eğlencesine devam edenler(duyarsızlar) de var. Tamam hadi paylaşmayın ama biraz umurunuzda olsun. Buna üzülmeniz için şehitlerimizin sizin yakınınız olması mı gerek? Ciğerinizin yanması için tanıdığınız birinin mi ölmesi gerek? Hiç mi duyunca boğazınız düğüm düğüm olmuyor, hiç mi içinizde bir acı hissetmiyorsunuz? Eğlendiğiniz, güldüğünüz, tatil yaptığınız, içtiğiniz fotoğrafları paylaşmayın bari bugünlerde saygınız olsun. Şehit ailelerinden biri bu sizin umursamazlığınızı görünce ciğeri sızlamayacak mı? Millet üzülmüyor, inşallah o saygısızların da yakını ölür diye beddua almak hoşunuza mı gidiyor? Duygusuz biri olabilirsiniz ama biraz saygınız olsun. Ruhlarına fatiha okuyun mesela, sosyal medyada görüşlerinizi yazın, haberleri paylaşın, bayraklar asın, duymayanlara duyurun. Çünkü sizin de başınıza bu gelebilir, bunu unutmayın. Duygusuzluğa tahammül edebiliriz ama saygısızlığa asla. İnsanlık öldü dedirtmeyin bize. Milletimizin ve vatanımızın başı sağ olsun.


6 Eylül 2015 Pazar

ELEKTRİĞİN GÜCÜ ADINA

Çağımız elektrik çağı; bu elektrik bildiğimiz elektrik değil. İnsanların içinde elektrik varmış güya ve birisiyle tanışınca ya elektrik alıyorlar yada alamıyorlar. Elektriği icat eden adamın kemikleri sızlamıştır. Sen şuna yakışıklı/güzel değil veya parası yok demiyorsun da 'elektrik alamadım' diyorsun ya haklısın tabi çünkü elektrik parayla satılıyor. Devir mantık evliliği devri, aşkla evlenen kitlenin nesli tükeniyor haberiniz olsun. Artık korumaya mı alırsınız, ne yaparsınız bilmem. Bu hayatta paradan ve güzellikten daha önemli şeylerin kıymetini bilin biraz. Parayla; mutluluk, sadakat, güven ve huzuru satın alamazsın. Güzellik de gelip geçici, siz yaşlı ama güzel birini gördünüz mü? Para ve güzellik sizi mutlu etti diyelim, uzun sürer mi? Herkes yaşlanacak, herkes ölecek. Önemli olan ölene dek sevdiğin şeyi yapmış olman ve sevdiklerinle birlikte olmandır. Ve siz bir değişiklik yapın; paradan değil de sevgiden elektrik alın. Ne dersiniz?
http://idilinblogu.blogspot.com.tr/


KABUL EDELİM

Kabul edelim ki bu hayatta herkesin farklı farklı sorunları var. Herkes kendi derdini; dünyanın en büyük derdi sanmakla meşgul. Neden sorunlarımıza çözüm bulmak yerine bu sorunları büyüterek vakit kaybediyoruz? Sadece kendimize kötülük yapıyoruz aslında. Okuyunca düşündünüz değil mi? Siz veya çevrenizdekiler; sorunlarınızı fazla takarak büyütüp çözüm bulamıyorsunuz değil mi? Peki güzel düşünmeye ne dersiniz? Sorunlarınızı düşünün. Onları gözünüzde büyütüyor musunuz? Eğer büyütüyorsanız çıkmaz sokaktasınız, geri dönün. Bundan vazgeçmelisiniz çünkü bu hayatta sizi sorunlarınızdan daha kötü durumda olanlar var. Çözüm yolu bulmaya çalışın yani sorununuzu değil çözümünü düşünün. Fakat sorunlarınızı küçümsemek de bir çözüm değil. Şöyle düşünün her sorunun bir cevabı vardır değil mi? Sizin sorununuzun da bir çözümü vardır. Çözüm yolu arayarak hayatınızdaki inişli çıkışlı yolu düzeltebilirsiniz. Mesela sorununuzu başkalarına danışarak da çözebilirsiniz, araştırarak da. Hayata pozitif bakmak ufkunuzu genişletip çözüm yolunu size gösterecektir. Yeter ki siz pozitif bakmayı bilin. http://idilinblogu.blogspot.com.tr/