7 Ekim 2017 Cumartesi

ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAKLAR LİSTESİ ( DEAD BEFORE ENDING LIST)

Hiç bilmediğiniz bir yerde güneşin doğuşunu izleyin.

Seyahat edin. Evet, bu herkesin önerdiği bir şey. Asla unutmayacağın o yemeği yemek. Flört etmek. Arkadaş canlısı insanlarla gülmek, eğlenmek. Bunlar, insanların seyahat önermelerinin sebeplerinden yalnızca birkaçı.

Ailenizle daha çok vakit geçirin. Bu konuda ayrıntıya girmeye bile gerek yok.

Hayal etmeyin, gerçekleştirin. Macera sporları yapın. Haydi, yapabilirsiniz!

Korkularınızı unutun, rutinlerinizi bozun. Bazen, sürekli yaptığımız şeylerden sıkıldığımızdan hayatın ne kadar müthiş olduğunu unutuyoruz.

Yardım edin ve yardım isteyin. İnsanlar öne çıkıp ihtiyaç anında size yardım ettiğinde ne kadar çok sevildiğinizi hissedip ağlayacaksınız.

Öğrenmek için zaman harcayın. Mesela online ders alın. Birçoğu bedava. Bir zamanlar yeni bir şeyler öğrendiğiniz anda yaşadığınız o coşkuyu hatırlayacaksınız. Özellikle de merakınız olan bir alanda.

Arkadaşlarınızla daha çok vakit geçirin Mesela birlikte karnavala gidin. Niçin yapmayasınız ki?

Hayallerinizi gerçekleştirin. Çocukluktan bu yana çok istediğiniz bir şeyi yapın.

Kötü alışkanlıklarınıza son verin.

Yaratıcılığınızı gösterin ve bir şeyde çok başarılı olun. Trilyonlar kazanmak gibi görkemli bir şey olmasına gerek yok, her türlü başarınızı kutlayın.

Bir haftalığına fişini çekin. Elektronik bir aletten (özellikle cep telefonu!) bir hafta uzak kalmanın enerji seviyeni artırması bir harika!

Sevdiğinizin yanında uyanın. Kim sabah uyandığı an, yanında bu kadar mükemmel bir şeyle karşılaşmak istemez ki?

Epik bir şekilde başarısızlığa uğrayın. Kulağa sıradan geliyor; ancak, mucizeler, başarısızlıkların ardından gelir. Fırsatlar kapınızı çalmaya başlayacak, emin olun.

Hayallerindeki işte çalışınYüzde 100 başarı şansınız olduğunu bilseydiniz, neyin peşinde koşardınız? Hayallerinizdeki işi yapmak, tutkunuzu ateşleyecek ve seve seve bedavaya yapacağınız bir iş için niçin para aldığınızı merak edeceksiniz.

Akıl hocası olun. Akıl hocalığı yaptığınız kişi, sayenizde bir şeyler başardığında heyecanla dolacak ve onunla gurur duyacaksınız.

Akıl hocası bulun. Sizin de bir akıl hocasına ihtiyacınız olabilir. Hayatın, hayal ettiğinden daha fazlası olduğunu anlayabilmeniz için.

Yoğun egzersiz yapın. Her idmandan sonra ne kadar mükemmel hissettiğinizi hatırlayın.

Minimalist olmaya çalışın. Az, çoğu getirir. Endişelenmeniz gereken şeylerin sayısını azalttığınızda ne kadar mutlu olduğunuzu anlayacaksınız.

Lüzumsuz işler için dışarıdan destek alın. Fark ettiğinizden çok daha fazla vaktinizi alan işleri dışarıya yaptırmaya başladığınızda, ne kadar çok boş zamanınız kaldığına şaşıracaksınız.

Blog yazın. Kedinizi ifade edin! İnternetin gücüne hayran olacak ve ne kadar çok insanın bu küçük, havalı şey üzerinden iletişime geçtiğine şaşıracaksınız.

Yeni bir dil öğrenin. Yeni, bambaşka kapıları açarsınız. Normalde iletişim dahi kuramayacağınız insanlarla tanışır, arkadaşlıklar kurarsınız.

Kahkaha atın. Çok. Ağlayana ya da artık nefes alamayana kadar gülmek kadar iyi bir şey yoktur.

Âşık olun. Hani şu herkesin bahsettiği yüce şey. Evet.

Daha çok okuyun. Bir kitabın içinde kaybolmaktan güzel ne vardır ki?

Meditasyon yapın. Zihnin sakinleşmesi, hayata bakış açınızı olumlu yönde değiştirmenizde gerçekten yardımcı olur.

Ağlayın. Çok. Bazen, daha iyi hissetmek için yapmamız gereken tek şey ağlamaktır. Hayatın ne olursa olsun devam ettiğini hatırlatır.

Sizi güldüren insanlarla takılın. Kahkaha, en iyi ilaçtır. Gerçekten.

Gülümseyin. Gülümsemenin (mutlu olmasanız bile) keyfimizi düzelttiği, bilimsel olarak kanıtlanmıştır. O halde, niye daha fazla gülümsemeyelim?

Bir insanın, belki de hiç tanımadığın bir insanın, hayallerinden birini gerçekleştir veya yardım et.
Mutlu hissedeceksin.

Yolda yürürken hiç tanımadığın insanlara gülümse!

Kendine ait bir kütüphane oluştur.

Günlük veya anı defterin olsun, unutmamana yardımcı olacaktır.

Bunları yapmadan önce ise sana neyin iyi geldiğini, ne yapınca mutlu olduğunu düşün ve mutlu olacağın şeyleri yap! 

Peki sen bunlardan kaç tanesini yaptın ?






3 Ekim 2017 Salı

ÖĞRENME TÜRLERİ (LEARNING TYPES)

Öğrenme doğumdan ölene kadar devam eden, aktif bir eylemdir. Ancak her insanın şartlarına ve karakterine uygun farklı öğrenme türleri olabilir. Öğrenme türleri canlıların çeşidine cinsiyetine, yaşına göre farklılık gösterir. Öğrenmeyi en verimli bir hale getirmek için türlerini ve özelliklerini bilmekte fayda vardır.

*Öğrenme Nedir?
Öğrenme yaşayarak ve deneyimleyerek, farkında olmadan veya çaba harcayarak kazanılan yeni davranışlar ve edinilen yeni bilgilerdir.İnsan doğası gereği sürekli öğrenme eğilimindedir. Daha dünyaya ilk geldiği andan itibaren yeni şeyler öğrenmektedir. Öğrenmeyi, bir canlının hayatını sürdürebilmesi için gereken önemli bir koşul olarak görebiliriz.
*Öğrenme türleri nelerdir?
1) Motor Öğrenme: Motor becerileri, kas bileşenlerinin çalışması ile alakalı bir durumdur. Bu sebeple motor öğrenme algılama yoluyla öğrenmekten ziyade kas becerilerinin alışkanlık kazanması olarak nitelenebilir. Örneğin; dans eden kişilerin dans hareketlerini yaparken kurallara uyması motor öğrenmeyi yansıtır.
2) Deneme – Yanılma ile Öğrenme: Kişiler yaşantılarında aynı olayları tekrar edebilirler. Yaşanan tekrarların her birinde farklı bir tepki veren kişi sonunda en doğrusuna karar verebilir. Denemeler devam ederken davranışlar olumlu açıdan artış gösterir. Yaşanan tekrar miktarı artış gösterdikçe kişinin hata sayısı azalır. Böylelikle öğrenme düzeyinde artış görülür. Örneğin yeni alınan bir bilgisayarın özelliklerinin deneyerek keşfedilmesi ve her seferinde farklı bir keşif yapılması bu duruma örnektir.
3) Koşullanma ile Öğrenme: Kişi önceden herhangi bir tepki vermediği durumlara ödül ya da ceza verilerek tekrar edilmesi durumunda tepki vermeye başlar. Koşul yoluyla öğrenmenin temeli budur. Koşullanarak öğrenme kendi arasında iki gruba ayrılır. Bunlar:
a) Edimsel Koşullanma: Bu türün temelini ödül ve ceza ikilisi oluşturur. Kişiye istenilen davranışı göstermesi durumunda ödül verileceği, tam tersini yapması durumunda da ceza verileceği belirtilir. Sirkteki hayvanların ve polis eğitim köpeklerinin eğitimi sırasında kullanılan öğretme yöntemi budur.
b) Klasik Koşullanma: Edimsel koşullanmaya göre daha acımasız bir yöntem olduğu söylenebilir. Doğal bir etkiyle davranış gerçekleştiren olgunun aynı davranışı yapay bir durumda da göstermesi beklenir. Örneğin; ateş üzerinde yürütülen bir maymunun ilerleyen zamanlarda darbuka çalındığında doğal olarak yürüyerek, hareketlenmeye başlaması gibi.
İki koşullanma arasındaki farklar; klasik koşullanmada beklenen davranış ve davranışı tetikleyen uyarıcı belirlenmiştir. Edimsel koşullanmada görülecek davranış tamamen sürprizdir. Klasik koşulla öğrenmede davranışlarda sürekli olarak bir pekiştirme gerçekleşirken; edimsel koşulla öğrenmede yalnızca beklenen doğru davranışta pekiştirme gerçekleştirilir.
4) Bilişsel Öğrenme: Bu öğrenme türü kendi arasında 4 başlık altında incelenir. Bunlar; kavrayış ile öğrenme, model alma yöntemi ile öğrenme, farkında olmadan öğrenme, sözel öğrenmedir.
a) Kavrayış ile Öğrenme: Yaşanan olayların, bilinen durumlarla olan sıkı ilişkisini aniden çözümlemek yoluyla gelişir. Örneğin; cinayet bürosunda çalışan bir polisin, olay yerindeki cinayeti ani bir şekilde çözümlemesi.
b) Model Alma Yöntemi ile Öğrenme: Yakınındaki kişilerin karşılaştıkları olaylarda nasıl tepki verdikleri ve nasıl davranış sergilediklerini gözlemleyerek; kendine pay biçmesidir. Genellikle çocuklar tarafından çok sık uygulanır. Çocuklar birçok davranışı anne ve babasından model alarak öğrenirler.
c) Sözel Öğrenme: Okuyarak ya da dinleyerek öğrenme türüdür. Eğitim alanının temelini oluşturur. Örneğin; Cumhuriyet’in ilanının öğrenilmesi.
d) Farkında Olmadan Öğrenme: Bilinçsiz olarak gelişen bir öğrenme türüdür. Ev ile iş arasındaki yol üzerinde bulunan mekânların isimlerinin öğrenilmesi gibi.


2 Ekim 2017 Pazartesi

EN İYİ KİTAP (THE BEST BOOK)

Kitap okuma alışkanlığı sadece çocukken kazanılacak bir şey değil. Hangi yaşta olursanız olun bu alışkanlığı zamanla kazanabilirsiniz. Bu yayında EN ÇOK SATAN kitapları değil; en iyi, en faydalı, en öğretici kitap listesini paylaşacağım. Önemli olan en çok satması değil, bir kitabın size ne öğrettiği ve ne kazandırdığı. Çünkü bir kitap, fotoğrafını paylaşmak için değil; okunmak ve eğitmek için yazılmıştır. Tabi her insan, her tür kitabı okumak zorunda değil. Herkesin okumayı sevdiği bir kitap türü vardır. Şimdi bazı eğitici kitapların listesini inceleyelim: 

*Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupery:
1943 yılında yazılan 96 sayfadan oluşan bu kitap 210 ayrı dil ve lehçeye çevrildi. Fransızca orijinal adı Le Petit Prince olan kitap hem çocuk hem de gençlere hitap ediyor. Yazar bu kitabı 2.Dünya savaşının etkilerinin sürdüğü topluma karşı yapılmış bir eleştiri olarak nitelemiş. 



*Simyacı / Paulo Coelho:
1988 yılında yazılan eser bu güne kadar en çok okunan kitaplar listesinde hep yer aldı. 26 dile çevrilip 7 milyonda fazla okuyucuya ulaştı. Mevlana'nın Mesnevi kitabındaki bir öyküden yola yolu çıkılarak yazılan bir romandır. İçindeki çocuğu hala yaşatanlar için muhteşem bir kitap. 



*Uçurtma Avcısı / Khaled Hosseini: 
2003 yılında Afgan asıllı biri tarafından yazılan ilk İngilizce kitap olan Uçurtma Avcısı, New York Times'ın en çok satanlar listesinde uzun zaman zirvede kaldı. Arkadaşlık ve sadakat üzerine yazılmış bir biyografi romanıdır. 
2007 yılında beyaz perdede uyarlanmıştır. 

*Dönüşüm / Franz Kafka:
1915'de yayımlanan Dönüşüm, yazarın anlatım sanatının doruğa ulaştığı eserdir. Küçük Burjuva çevrelerindeki yozlaşmış aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu öykü, aynı zamanda toplumun dayattığı, işlevini çoktan yitirmiş kalıplara, bilinç düzeyinde baş kaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı bir biçimde dile getirir. 


*Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck:
Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan yazar çağımızın toplumsal ve insani meselelerini ustalıkla resmettiği eserleri modern dünya edebiyatını başyapıtları arasında yer alır. Tarihin bir kesitindeki dramı insani ayrıntıları kaçırmadan sergilerken, '' tozpembe olmayan gerçekçi bir umudun'' türküsünü dillendirir.



*Satranç / Stefan Zweig:
Stefan Zweig'in Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve 1942'de ki birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder. Gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir öyküdür.



*Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali: 
Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya koyan Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına dair yanıtlaması zor sorular soruyor. 


*Tutunamayanlar / Oğuz Atay:
Türk Edebiyatının ilk modernist anlatıcı olma özelliğindedir. İlk çıktığında rekabet görmemesine rağmen, 
90'lı yıllarda dikkat çekmeye başlayan kitap, günümüzde en çok üzerinde durulan eserlerdendir. 


*Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar: 
1961 yılında yazılan bu eser Doğu-Batı meselesini anlamak için önemli bir eserdir. Türkçenin anlatı sahasındaki en yetkin örneğidir. 



1 Ekim 2017 Pazar

İDEALİST İNSAN (IDEALISTIC HUMAN)

1- En yalın bir biçimde bağlanacak ideal ya da idealleri olan kişi, 
2- İdealizmin şu ya da bu türünü benimseyen yaklaşım, akım ya da kişi için kullanılan niteleme. 
İdealizm (Düşüncecilik) Nedir, Ne Demektir?
Varlığın birinci ögesinin idea (düşünce) olduğunu savunan öğretiye idealizm denir. İdealizm var olan her şeyi düşünceye bağlayan, insan düşüncesinden bağımsız bir nesneler dünyasının var olmadığını savunan felsefi öğretidir. İdealizme göre madde gerçek değil hayaldir ve evrendeki her şey zihinseldir.
İdealistlerin temel görüşleri ise şunlardır;
1-) İdealistler Realistlere karşı ulus devlet ve ulusal çıkarların dış politikayı belirleyen tek aktörler olduğunu reddediyor ve uluslararası ve ulusüstü yapıları (Milletler Cemiyeti vb.) ve bir devlet içerisindeki farklı grupları (etnik-mezhepsel azınlıklar, stö’ler vs.) ve bireyleri de ön plana çıkarıyorlardı.
2-) İdealistler ulus devletin her zaman kendi çıkarları doğrultusunda rasyonel (akılcı) kararlar alan aktörler olduğunu reddediyorlardı. Dahası devletlerin sabit politika tercihleri de yoktu.
3-) İdealistler sadece güvenlik meseleleriyle (yüksek politika) değil ekonomik gelişme ve siyasal özgürlükler (alçak politika) konusunda da çalışmalar yapıyorlardı.
4-) İdealistlere göre barış, kendi kaderini tayin hakkı (self-determinasyon) gibi ahlaki değerler de dış politikada var olmalıydı.
5-) Uluslararası politika sadece rekabet ve güçten ibaret değildir, devletler işbirliği de yapabilir.

Ülkemizde idealist insan denilince hemen akla saf, temiz, sevdiği şeyleri yapan, fakat az para kazanan mutlu bir insan modeli gelir. Gerçekten de idealist insanlar toplumun az sayıdaki çoğunluğunu oluştururlar. Sayıları az olsa da hayatta daima dikkat çekerler. İdeal insanların özelliklerine biraz değinelim:


&İşlerini her zaman planlı ve programlı yaparlar.
&Hayatta tek başlarına olurlar.
&Okumayı, idealleri için iyi bir araç olarak kullanırlar.
çten içe hayal kurarlar.
&Basit şeylere gülmezler.
&Kendilerine güvenmeyenleri ciddiye almazlar.
&Etkili bir biçimde konuşurlar.
&Sıradan sohbetlerden sıkılırlar.
&Zorluklara ve engellere karşı dirençli olurlar.
&Çabuk anlar ve öğrenirler.
&Duygularını içlerine atarlar.
&Çok fazla düşünürler.
&Odaklanma kabiliyetleri yüksektir.
&Enteresan fikirleri vardır.
&Hayata karşı dimdik dururlar.






30 Eylül 2017 Cumartesi

50 YIL SONRA (50 YEARS LATER)

Öncelikle araştırmalardaki kötü olaylara göz atalım(teknolojinin çok gelişemediğini düşünerek): 


&Şehirlerde yaşayan insan sayısı üçe katlanacak.

&Kirlilik ile birlikte hava tabakası kalınlaşıyor, akciğer rahatsızlığı ve solunum sıkıntılarına yol açıyor.
&Dünya nüfusunun yarısından fazlası, su kaynaklarına yeterli derecede ulaşamayacak.
&Bugün yediğimiz birçok balık türünün nesli tükenecek.
&Milyonlar yiyeceksiz kalabilir.
&Yağmur ormanları toplu bir şekilde yok olabilir.
&Süper mikroplar, her yıl 10 milyon insanı öldürebilecek.
&Hastalıklar çok kolay yayılacak.
&Bunama oranı üç katına çıkacak.
&Kasırgalar daha sık ve daha şiddetli olacak.
&Yükselen sular, dünya genelindeki büyük şehirlerde sel olaylarına sebep olabilir.
&Büyük ölçekli elektrik kesintileri yaygınlaşacak.
&Teknolojiden faydalanıyorsanız, özel hayatınız eskisi kadar gizli olmayacak.
&Siber saldırılar artıp somut hasar verebilecek.
&Petrol oldukça pahalıya mal olacak.
Biraz da teknolojik gelişimlere (iyi yönden) göz atalım:
&Doktora gitmemizi gerektiren durumların %80'i yapay zekaya sahip makineler ya da insansı robotlar tarafından müdahale edilip çözülebilecek.
&Karayollarında kullanılan araçların büyük bir kısmı sürücüsü olmadan seyahat edebilecek.
&İnşaat sektöründeki tüm yeni yapıların %20'si üç boyutlu yazıcıdan çıkmış yapılardan oluşacak.
&Klonlama karşıtı bir kitlesel protesto grubu oluşacak. Mitingler düzenleyerek "Ruhu Olmayan İnsan" klonlanmasına karşı hareket edilecek.
&Bilim insanları, hem insanların birbirleriyle hem de diğer türlerle konuşmasını sağlayacak farklı bir iletişim sistemi kuracak.
&Geleneksel ilaçlar yerine bireye özel ilaçlar üretilebilecek.
&Arama motorları sadece internetle sınırlı kalmayıp, fiziksel boyutta da aramalar gerçekleştirebilecek şekilde entegre edilecek.
&Vücudumuzda yeni organlar geliştirebileceğiz.
&Konuşan arama motoru olacak.
&Hidrojen yakıtlarla çalışan araçlar çoğalacak.
&Denizin altına ya da uzaya seyahat normal olacak.
&Elektronik aletler pille çalışacak.
&Işınlanma gerçek olacak.
&Filmlerin hepsi animasyon olacak.
&Ay'da oteller açılacak.
&Süper jumbo jetlerle atmosferde seyahat mümkün olacak.
&Su yosunlarından çevre dostu yakıtlar üretilecek.
&Çevre dostu jetler üretilecek.
&Nanoteknolojiyle her şeyi kopyalayacağız...


















29 Eylül 2017 Cuma

İLGİNÇ BİLGİLER ( INTERESTING INFORMATION)

Bu yayınımda da bilmediğiniz, duymadınız ve işinize yarayabilecek ilginç bilgileri sizlere aktaracağım.

*Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebi, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah olmasıdır. Bu dört minaredeki on şerefe de Kanuni'nin Osmanlı'nın onuncu padişahı olmasının bir işaretidir.

*Coca Cola'da renklendirici kullanılıyor; gerçek rengi ise yeşil.

*Burun ve kulaklarımız hayatımız boyunca büyümeye devam ederken, gözlerimiz hiç büyümez.

*Plüton keşfedildiği tarihten itibaren bir kez bile güneşin etrafında tam tur dönmemiştir. Bu yüzden artık bir gezegen olarak kabul edilmiyor.

*Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

*Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

*Şayet soğan doğrarken sakız çiğnerseniz; evet, ağlamazsınız.

*İnsanoğlunun vücudundaki en güçlü kas, çene kasıdır.

*Kot pantolonlardaki küçük cepler, cep saati koymak için tasarlanmış.

*Peynir ve bitter çikolata, diş çürümesini önler.

*Kadınlardaki sinir reseptörü sayısı erkeklerdekinin iki katıdır; bu yüzden acıyı daha yoğun hissederler. Ancak, acıya karşı dayanıklılıkları da daha fazladır.

*Vücut sıcaklığımız, uyku düzenimizle yakından ilişkilidir. Çok sıcak yaz günlerinin huzursuz bir uykuya yol açmasının sebebi budur. İyi bir uyku için ideal olan ise 18-30 °C aralığıdır.

*Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

*Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

*İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.





SOSYAL MEDYA (SOCİAL MEDİA)

Son yıllarda artan sosyal medya köleliği konusu ile bloguma geri dönüyorum. Önce radyo sonra televizyon ve ardından gelen sayısız teknolojik alet insanları köleliğe ve bağlanmaya itti. Tabi bundan en çok etkilenen yine gençler oldu. Öğrenme, bilgi edinme, araştırma gibi konularda işe yarasa da yan etki olarak bağımlılık yarattığı aşikar. Hatta son dönemde bu bağımlılık artarak insanların bir parçası olmayı başardı. Telefonum olmadan yaşayamam diyen gençler ve tabletini elinden alınca ağlayan çocuklar... Bu bağımlılığın en büyük sebebi ise sosyal medya tabii ki. Anı yaşamak yerine anı paylaşmaktan yana artık insanlar. Gösteriş meraklıları, her saniyesini paylaşanlar, görüşmek yerine mesajı seçenler... Biz de bu insanlardan biriyiz ama abartmıyoruz. Her şeyin dozu, vakti olduğu gibi sosyal medyanın, teknolojinin de var. Günde birkaç saat bakanlara değil de telefonunu yanında ayıramayıp anı yaşamaktan çok paylaşanlara lafım!Her işini telefondan halleden, dışarı çıkmayan ve hayatın güzellikleri göremeyenlere lafım! Şarjı bitince hayat enerjisi bitenlere... 



8 Mart 2017 Çarşamba

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ (International Women's Day)

Bugün tüm dünya kadınlarının, annelerin, işçilerin, kardeşlerin, dostluğun, yardımlaşmanın günü; yani kadınlar günü. Türkiye'de ve dünyada kadın olmanın zorlukları tabii ki var fakat bize kadın olmanın mükemmelliğini anlatan ve bize özgürlüklerimizi kazandıran bir Atatürk vardı. Atamız demiştir ki: 'Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.' Böyle bir Ata' ya sahip olmak, doğmadan tüm kadınlara özgürlük sunan bir lider daha gelmez dünyaya. Bu yüzden çok şanslıydık; Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşasaydık. Şimdi haberlerde görüyorsunuz; kadına şiddet, cinayetler, boşanmalar, tecavüzler ve daha fazlasını. Haber izlemek istemiyor canım. Liderimiz kadınları yüceltirken; şimdiki insanların, kadınların gururunu, duygularını, onurunu ayaklar altına almasını aklım almıyor. Kadınlardır; tüm devirleri, insanlığı, milleti oluşturan, büyüten, yetiştiren. Dünyadaki en saygı duyulması gereken değerdir; kadın. Hayatınızdaki kadınları; annenizi, kardeşinizi, eşinizi, dostunuzu unutmayın: 'İyi ki geldin bu dünyaya kadın!' deyin. Durmayın, sarılın ve değerini bilin hayatınızdaki kadınların!

27 Şubat 2017 Pazartesi

YALAN (LİE)

İnsanları bu konuda anlayamıyorum ama anlayabildiğim kadarıyla yazacağım. Şimdi yalan dediğimiz karşımızdakini kandırmak için söylense de yalan söyleyen insan ilk önce kendini kandırır. İnsan söylediği yalana önce kendi inanır sonrasında karşısındakini inandırmaya çalışır. Ne gerek var yalanlar dünyasında yaşamaya, sahtekarca sözler söylemeye anlamıyorum. Yalanın pembesi de beyazı da her rengi de kötü aslına bakarsak. Elbet bu yalanlar dönüp dolaşıp sizi bulacak ve size hesap soracaktır. Mesela bir defa yalanınızı yakalayan kişi; siz doğru bir şey söyleseniz bile bu doğru mu diye en az iki kez düşünecektir. Yalan size güvensizlikten başka bir şey kazandırmaz. Vicdan azabı çekersiniz en kötüsü. Doğrular her zaman sizi mutlu etmese de vicdanınız hep rahat olacaktır. Pembe yalanlar sizi kısa bir süre mutlu edecektir, sonrasıysa pişmanlıktan başka bir şey değil. Yalanla kurulan hayat kumdan kaleye benzer, yalan ortaya bir dalga gibi çıktığındaysa kalen yıkılır. Vicdanınıza sağlık.



20 Şubat 2017 Pazartesi

YAZMAK (WRITE) - OKUMAK (READ)

Yazmak bence insanı en çok rahatlatan bir terapi. Ben en çok yazınca rahatlıyorum mesela. Yanınızda sizi gerçekten dinleyen ve sizin sorununuzu kendi sorunu gibi gören bir insan yani dostunuz varsa şanslısınız demektir. Benim yok sanırım yada olmasını istemiyorum. Bu yazıyı okuyan insan evet sensin benim için dost. Beni okuyup anlayan 1 kişi bile varsa benim için yeterli. Herkes okusun diye yazmıyorum, Kaç kişinin beni okuduğu değil; kaç kişinin beni anladığı ve kaç kişinin ruhuna dokunduğum önemli olan. Yazmayı sevmiyorsanız da okuyun; bu da sizi rahatlatacaktır. Bir kitabın içindeymiş gibi hissedin, kendi hayatınızdan uzaklaşmış olursunuz. Şahsen ben güzel bir kitap okurken o kitabın içinde hissediyorum kendimi, oradaki insan gibi kitabı yaşıyorum. Bazen kendi hayat telaşımızdan uzaklaşıp birkaç saatliğine başka yerde hissetmek iyi geliyor insana. Kitaptaki kahramanla özdeşleşmek, onunla üzülmek, ağlamak, mutlu olmak iyi geliyor. Bu hayatta önerebileceğim tek şey okumak. Geri kalan tüm faaliyetler bu kadar mutlu etmiyor beni. Her şey gider, üzer, değişir ama sadece kitapların huzur kokusu değişmez. Kitaplar değil sadece gazete, dergi, blog vs. elinize ne geçerse okumalısınız. Bu yazımı da okuduğunuz için teşekkür ederim. Okuyun ve mutlu olun. Bende sizi mutlu etmişimdir umarım.


19 Şubat 2017 Pazar

DOSTLUK (FRİENDSHİP)


  • Dostluk görünmez bir el gibidir yalnızken . Seninle üzülen, seninle sevinen , senin kopyan gibidir. Bir dostun olduysa şimdi onu düşün. En zor zamanlarında bile yanında oldu mu? Olduysa ve hala senin yanındaysa bu senin gerçek dostundur. Mutsuz olduğunda seninle üzülen fakat seni mutlu etmeye çalışan bir palyaço gibidir bazen. Mutlu olduğundaysa en az senin kadar mutlu olandır. Herkes, her şey senden gittiğinde ailenden başka yanında kalan tek kişidir dost. Menfaatçi arkadaşlıklardan, sahte insanlardan söz etmiyorum. Belki bugüne kadar hiç dostunuz olmadı, belki de dost sandıklarınız teker teker gitti hayatınızdan. Üzülmeyin bazen dost; bir kalem ve bir kağıttır. Bazen dost; okurken kendini kahramanın yerine koyduğun içten bir kitaptır. Bazense sizi karşılıksız seven bir hayvandır dost. Unuttuğunuz bir şey daha var; en güzel dost ailedir. Tüm arkadaşların gider bazen, gidişlerini izlersin bazen, yalanlarını dinlersin bazen.

Her ne olursa olsun ne kadar çok gidenleriniz olsa da kalan hep ailedir. Ben yaşamadım bilmiyorum nasıl bir duygu olduğunu ama kardeşmiş bazılarına göre en güzel dost. Benim içinse bazen dinlerken beni anlatan bir şarkı, bazen uçan bir kuş, bazen hüzünlü bir kitap, bazen küçük bir çocuk ama her zaman yazmaktır benim için dost. Sevmeli insan hayatı, bulmalı her zaman mutlu olacak bir şeyler. Rüzgar estiğinde de güneş çıktığında da yağmur yağdığında da sevmeli hayatı. Her koşula rağmen sevmeli. Sevmeli ki güzelleşsin dünya. Sev ki dost ol dünyayla.